Basinda Biz
ASYA’DAN HABERİ OLAN VAR MI? “Businessweek” 03 Mart 2010 19:51
Çin’in Rusya ile yaptığı ticari anlaşma, Çin’de televizyonlardan naklen yayınlanmış ve bir tören havası verilmişti. Ancak nedendir bilinme yine Çin televizyonlarında Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile yapılan serbest ticari bölge anlaşması (ACFTA) sadece yüzeysel bilgilerle geçiştirildi ve sıradan bir haber muamelesi yapıldı.
Çin’de Türk işadamlarına danışmanlık hizmeti veren Maris Global CEO’su Melis MAYKOP, “Beş yılda Çin televizyonlarında o kadar çok anlaşma haberi yayınlandı ki, ASEAN ile yapılan anlaşma halk arasında sıra dışı bir durum olarak karşılanmadı” diyor.
Temelleri 2000 yılında Başbakan Zhu Rongji tarafından bizzat atılan ve zaman içinde ilerleyen bu oluşumun şimdilik dünyanın en büyük üçüncü serbest ticari bölgesi olduğu düşünüldüğünde bu oldukça mütevazı bir yaklaşım ve buna kanmamak daha doğru olabilir.
2010 başından itibaren resmen hayata geçirilen ACFTA, 1 milyar 900 milyonluk bir nüfusu ifade ediyor.

Çin’in 2,5 trilyonluk dış ticaret hacmi ACFTA olarak düşünüldüğünde 4,3 trilyona ulaşıyor. Yani dünya ticaret hacminin dörtte biri. Anlaşmayla Çin ile ASEAN’ın altı kurucu üyesi olan Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler, Singapur ve Brunei arasında ticarette malların yüzde 90’ından fazlasında sıfır gümrük vergisi uygulanacak. Dört yeni üye olan Myanmar, Kamboçya, Laos ve Vietnam da 2015 yılında bu uygulamaya dahil olacak. Melis Taşçı, bu birliktelik için, “Asya’da bundan sonra büyük değişimlerin olacağının işareti gibi görünüyor” diyor.
HAMMADDE ÇÖZÜMÜ
ASEAN ülkelerinde ASEAN+3 şeklinde anılan bir mekanizma da mevcut. ACFTA’nın faaliyete geçmesiyle bu sürece Japonya ve Güney Kore’nin katılımı da hızlanabilir. Nitekim Çin’in, işbirliğinin bu iki ülkeyi de kapsayacak şekilde genişletilmesini önerdiği biliniyor. Ayrıca Çin, Güney Kore ile de bir serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin başlatılması için ön temaslarda bulunuyor. Garanti Bankası Şanghay Baştemsilcisi Noyan Rona, “Şayet bu öngörü hayata geçerse global ticaret ve ekonomi dengeleri açısından önemli sonuçlar bekleyebiliriz” diyor. Çin, özellikle son iki yıldır başta Rusya ve Afrika ülkeleri olmak üzere pek çok ülke ile anlaşma yaparak dış ticaret hacminin büyümesini sağladı.
Tarafların asıl ve ortak hedeflerinin ABD ve AB pazarları olduğu biliniyor. Bu bakımdan birbirleriyle bir rekabet halinde olacaklar. Çin ve ASEAN tarafı da bu olguyu kabul ediyor ancak rekabetin ürün kalitesinin yükselmesinde, fiyatların düşmesinde ve verimliliğin artmasında olumlu yansımaları olacağı görüşü ön plana çıkarılıyor. Melis Taşçı, “Çin pek çok hammadde ve materyali gümrük vergisi olmadan alacağı için Çin ihraç mallarının maliyetlerini ciddi anlamda düşürebilir” diyor. Her iki tarafın da ihracata dayalı kalkınma modelini benimsemeleri ekonomik kalkınma politikaları anlamında da paralellikler yaratıyor. Noyan Rona, “Çin’in bölge ülkelerinin doğal kaynaklarına ihtiyacı var, ASEAN ise Çin’in ağır sanayi ürünleri ve elektrikli aletler gibi hafif sanayi ürünlerini ithal ediyor” diyor.
ABD TEDIRGIN
ASEAN tarafı uzun yıllardır kendi oluşumlarına Çin’i katmayı arzu ediyordu. Ancak global dünyaya getirdikleri açısından bakıldığında ASEAN’ın ABD karşıtı tutumu global anlamda rahatsızlık yaratabilir. Birlik kendi aralarında yaptığı bazı önemli toplantılara ABD’yi gözlemci statüsünde dahi kabul etmedi. Melis Taşçı, “ABD karşıtı bir tutum sergileyen ve bunu göstermekten çekinmeyen ASEAN,
Çin ile birlikte dünya ekonomisi için sessiz bir tehdit olabilir” diyor. Aynı şekilde AB ülkelerinde de yapılan bu ortaklığı endişeyle karşılayanlar var. Çin’in istikrarını hiç bozmaması bu endişeleri daha uzun bir süre devam ettirebilir. Kamboçya Fahri Ticari Ateşesi Volkan Öztürk de, “Obama’nın Çin’e yaptığı ziyaretinin arkasında Çin’in ASEAN’a odaklanmasının yerine ABD ile ticarete devam etmesi isteğinin yattığını düşünüyorum” diyor. Bu ziyarette Obama Çin’in ilk defa ABD’de orta büyüklükte banka satın alması yapabileceğini açıklamıştı.
TEMELI SAĞLAM MI?
Çin her ne kadar ASEAN’dan tam üyeliği talep etmemiş olsa da ASEAN ile yaptığı anlaşma sayesinde bu ülkelerin kendi aralarında sahip olduğu imtiyazların çoğunu elde etmiş oldu. Taşçı’ya göre daha ocak ayının sonlarında bile bu anlaşmanın etkileri Çin’de hissedilmeye başlandı. ASEAN sadece bir ay gibi kısa bir sürede, Çin’in en büyük ticaretini gerçekleştirdiği gerçekleştirdiği Japonya ve Avrupa ülkelerini geride bırakarak bir numaraya yükseldi ve Çin’in en büyük ticari ortağı konumuna geldi. Elbette bu ilişkilerin sıcaklığı ve bu birlikteliğin devamı açısından da itici bir güç olacak. ASEAN ve Çin arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 78 milyar dolarken 2009 yılında 213 milyar dolara yükseldi. Ticaret hacmi ise şu anda her iki taraf için de 106 milyar dolar civarında bir dengeye oturmuş durumda. Noyan Rona, “Dünya ekonomisine yansıması bağlamında işbirliğinin artması sonucunda taraflar kendileri için ABD ve AB karşısında yeni pazarların oluşmasında alternatif oluşturabilecekler” diyor. Özellikle ASEAN’ın ilk altı üyesi bakımından Çin, komşuluk, kültürel yakınlık ve ortak geçmiş anlamında ayrıcalıklı bir konuma sahip. Bu da bölgede bu anlaşma ile mayanın tutacağının önemli göstergelerinden biri. Bu ülkelerde hem sayıca hem de ülke ekonomilerindeki etkinlik bakımından ciddi bir Çin kökenli nüfus yaşıyor. Taraflar arasında bu anlamda turizm de önemli bir potansiyel arz ediyor. Özellikle Singapur, Malezya ve Tayland Çinli turistlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Turizm, 2003 yılında 1,9 milyon kişiyken, 2009 yılında 4,5 milyon kişiye yükselmiş durumda. Serbest bölge anlaşması dolayısıyla 7 Ocak’ta Çin’de yapılan toplantıda 4,9 milyar dolar tutarında18 işbirliği anlaşması imzalandı. Bu çerçevede ASEAN üyesi ülkelerde telekomünikasyon tesisleri, elektrik santrali, şehircilik, enerji ve finansal alanlarda işbirliğine gidilecek. İşbirliği konularının tamamının altyapıya yönelik ve stratejik olması ayrıca dikkat çekici.
Ancak buna rağmen her şeyin tozpembe olduğunu söylemek de hayal olur. Volkan Öztürk, “Planın ekonomik literatürde tanımlanan ve AB’nin başarıyla uyguladığı tek pazarı oluşturmada henüz tam olarak olgunlaşmadığı söylenebilir” diyor. Sermayenin dolaşımına getirilen kısıtlamaların yanı sıra önemli bir eksiklik de ortak gümrük tarifesinin bulunmaması. Ayrıca ASEAN ülkelerinin kendi aralarında ticaret hacminin düşük oluşu, karar alma mekanizmalarının tamamen oybirliğine dayalı oluşu ve kurumsal yapının yetersiz oluşu Öztürk’e göre ASEAN tek pazarını AB’den ayıran temel unsurlar.
Anlaşmayla ASEAN ülkeleri Çin’den daha ucuz malzeme ve parçalara ulaşma imkânı bulacaklar ancak Asya ülkelerindeki bazı sanayi dalları Çin ile rekabete hazır olmadığı için iş kayıpları da yaşanabilir. Noyan Rona, “ASEAN ülkelerinde özellikle özel sektör temsilcileri arasında rekabet açısından endişeler var” diyor. Rona’ya göre Tayland yetkilileri, Çin’in ucuz fiyatları ile rekabette iyimser değiller ancak bir yandan Çin’in sunduğu fırsatlar konusunda işadamlarını eğitirken bir yandan da kaliteli ürünlerde fiyat unsurunun tek belirleyici olmadığı belirtiyorlar. Rona, “Bölgede ciddi tartışmalar yerine ılımlı bir rekabet ortamından söz etmek mümkün” diyor.
YUAN-DOLAR TARTIŞMASI
Çin kendi iç ticaretinde sadece yuan (RMB) kullanıyor. Dış ticaretinde ise dolarla çalışmayı sürdürüyor. Volkan Öztürk, “Çin’in alternatif manevrası uluslararası ticaret ve finansta yuanı teşvik etmek” diyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında Hong Kong, Makao ve ASEAN ülkelerinde işlemlerde yuan kullanılmasına izin verildi. Yabancı bankaların satın alma ve kredi anaparası ödemelerinde finansman amacıyla da yuan kullanıma girecek. Yine geçtiğimiz Haziran ayında Rusya ve Çin, ikili ticarette kendi para birimlerinin kullanımını artırma kararı aldılar. Brezilya ile de benzer bir uygulama görüşülüyor. Çin 2008 yılında dış ticaretini dolar yerine yuanla gerekleştirme konusunu gündeme getirmiş ancak sonrasında üreticilerden gelen tepkileri dikkate alarak bu konuyu askıya almıştı. Ancak şimdi yuan yeniden konuşulmaya başlandı. Taşçı: 2008 yılındaki denemeyi örnek göstererek, “Yakın gelecekte böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi mümkün görünmüyor” diyor.
ASEAN ülkeleri arasında ise yuan yaygınlaşıyor. Oluşturulan bu serbest ticari bölgede ticarette yuan üzerinden alım satım yapılması bekleniyor. Noyan Rona, “Hong Kong ve Makao Adası’nda yuan oldukça yaygın. Yuanın konvertibiliteye geçişinde ASEAN ülkeleri başı çekecektir” diyor ancak şöyle bir ekleme yapıyor: “Taraflar arasındaki ticarette yuan kullanılacak olmakla birlikte özellikle ASEAN ülkeleri açısından yuan kullanımının sınırlı olacağı ve bu ülkelerin dolar ihtiyacı içerisinde bulunmaları nedeniyle global olarak fazla bir etkisi olmayacağını düşünmek daha gerçekçi olur.
” Yünsa Çin Genel Müdürü Hüseyin Kavrak’a göre ise, Çin gelişmiş ülkelerin ekonomilerindeki çöküşler, bozulan para ve finans dengelerine karşı bazı önlemler alıyor ve yuanın uluslararası değiştirilebilir bir para olması yönünde ilk adımlarını atıyor. Kavrak, “Bu Çin için gerekli bir tecrübe ve dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olması bu hareketi gerektiriyor” diyor ancak o da bir başka noktanın altını çiziyor: “Çin’in yüksek dolar rezervleri ve Amerika’ya verdiği borçlar, Çin hükümetine ve ekonomisine ister istemez doları koruma yükümlülüğü getiriyor. Zira dolarda yaşanacak bir değer kaybı ekonomisini zora sokacağı gibi büyüme hızını da kesecektir.”
Bölgede yaşanan gelişmeler Türkiye açısından da önem arz ediyor. Noyan Rona, ülkemizin bu gelişmeden dolaylı olarak etkileneceğine inanıyor ve “Özellikle Çin menşeli ürünlere ülkemizde getirilen anti-damping ve ek gümrük vergisi konulması uygulamasında yüksek oranda Çin malı olan ancak ASEAN menşeli olarak ithal edilecek ürünlere ilişkin tedbirlerin yeniden düşünülmesi gerekebilir.” diyor.
Bölgedeki gelişmeleri bundan sonra iyi takip etmek Türkiye için de önemli. Çin’in başta ACFTA olmak üzere bölgede gerçekleştirdiği anlaşmalar bizi de yakından etkileyecektir. Öztürk, “Serbest ticaret anlaşması imzalanan ülkeler uç uca eklendiğinde Türkiye’nin ekonomik etki alanının haritası ortaya çıkıyor. Bu alan zaten büyük ve yeni eklemelerle daha da büyüyecek” diyor ve ekliyor: “Türkiye’nin ekonomik etki alanını izlemek için artık daha büyük haritalar gerekiyor.”
Dünyanın üçüncü büyük serbest ticaret bölgesini hayata geçirirken bu kadar az gürültü kopararak bunu başarmak Çin’in siyasi başarısı olsa gerek. Ama Japonya ve Güney Kore de bu oluşuma katılırsa siz gümbürtüyü asıl o zaman seyredin.